15.Aralık.2023 | #1 |
Çevrimiçi
~ Www.ircforumda.net ~ |
Salıncak - Edip Cansever
I
Büyük bir oda. Bahçeye açılan bir pencere Ortada bir masa Yanda bir kapı Daha birkaç şey: Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel Sabah. Duvarda gün tanrıları Rezneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden Görünür ama görünmez Yani hiçbir şey yerinde değil pek. Bugün ne? Salı! O bile yerinde değil Bir bardak, bir sürahi yerinden edilmiştir, nereye koysak Nereye? Bilmem! Bir çıkrık bir zaman dışını kolaçan eder şöyle İyi. Biz buna bir durumun sınırsız gelişimi diyoruz Diyoruz; sanki o her şey kadar bir her şeyi getirir, yığar Çıkrık Bir su gürültüsü, bir pul koleksiyonu, bir duanın yaratılışı duyulur bu ara Duyulmaz ama duyulur Başlar çünkü onlar da; yani pul, su gürültüsü, dua Başlar bir insan gibi; süreyi, düzeni ölümü taşımaya Sabah. Duvarda gün tanrıları Birinin süresiz terlik giyeceği tutmuştur yukarı katta Aşağıda İskemle gıcırtısı, ayak Tütün kokusu, koku Yaz kelebeği tadında bir soluma Yer değiştirme, kımıltı Tekrar soluma Kadın Sessizlik. II Gün ışır iyiden iyiye, odanın orta yerinde bir kayalık Sarı bir kertenkele... onunla her şey bir iki sıçrar, durur Başkaldırır, düşer Bir çorak bağırışı, bir taşın ikiye bölünmesi işitilir. Sonra? Bir su arayışı, bir bozgun... Biz buna benzer her şey diyoruz, her şey her şey her şey Çünkü o, kadın Uzanır, sağar bir yokluğun içinden Gene bir yokluğu sağlar, üşenmez Bir gül çukuru tersine döner, bir alev kıyısı doğurganlaşır Çıkar boş kıyılardan katılaşmış akşamüstleri Böler o bakışları bir sarkaç gibi binlere Ama bir zaman gibi değil, bir sarkaç gibi böler Yani olanlar olmuştur bir kere Bir kartal donakalmıştır sıcaktan. Bir U sesi duyulur Yaratılmaya uygun bir ses, U Uzağa bakar kartal. O kadar bakar ki, bakmaz Taş kesilmiştir taş, boynu ileri düşmüştür Tanrım bize bir salıncak! Çok çabuk geçmek için şu olup bitenleri Bir daha, bir daha, bir daha Unutmak unutmak unutmak Tanrım! Taş kesilmemek için taş Bunu evrenin sonsuzluğu diye yorumlar varlığı olmayan bir söz Kadınsa kımıldamak ister, olmaz Yer değiştirmek ister, olmaz Solumak birdenbire Gene olmaz Olacak bir şey boşuna aranır, boşuna boşuna boşuna Bir kaya daha çatlar Başlar ufacık taşlar yuvarlanmaya Eser bir silinti, bir sisin dağılışındaki öz Çıkar o yunus balığı, o heykel Yaz kelebeği, kapı Sonra? III Sonra ne? Sabah! İyi bir gün başlar ne de olsa Tepeden tırnağa beyazlar giyinmiştir kadın Ne var ki bir kadın gibi değil, bir aşk, bir umut gibi değil Bir aralık gibi durur dünyada İşte bir soru! Okurken elinde tuttuğu; okumaz, gene elinde tuttuğu "Önce hep gece vardı" diyen bir kitapla Biz buna bir sorunun sınırsız gerilimi diyoruz Diyoruz; çünkü o kadın Ne yapsa, neye uygulansa Bir aralıktır şimdi dünyada Bir aralık, bir aralık! Yıllanmış ağaç kabuklarında bir yara Bir geçit, bir su akıntısı, bir bıçak izi Ve batık gemilerden şimdiye arta kalan Bir batışın korkunç, ama hiç bitmeyecek izlenimi Tanrım ona bir salıncak! Bir gidip bir geliversin diye boşlukta Umutla, erinçle, tutkuyla Kendine kendine kendine katlanarak Hani görmeden daha, bilmeden darıldığı kendine Tanrım Ona bir salıncak! Tam burda Gözlüklü, kış akşamları yüzlü bir bahçıvan Sorar o sokak kedisinin dilindeki hızla Sorar o çiçekleri -bir çiçek olmayan yalnız- sorar sorar sorar Nereye kadar bilinmez Hani bir sormasa... korkunç! Hani bir çalgıcı vardı, başını çalgısına koymasa uyuyamaz Sonra? Sonra ne? İşte bir çamur gibi sıvanmış odaya Karanlık bir kilisenin İhtiyar zangoçunun ağzıyla Günaydın! İyi bir gün başlar ne de olsa IV İyi bir gün başlar. Dünyadayız artık. Dünya! Şu tatlı pencereniz. Sizin. Bunu anlamayacak ne var? Pencere Tanıklık ediyor işte. Gün mavisi bir şey. Tanıklık ediyor Pek açık değil. Değil de... Size. Tanıklık ediyor bir de Bunu evrenin sonsuzluğu diye yanıtlar varlığı olmayan bir söz Yok canım! kimsenin bir şey dediği yok, söylenmiş bazı sözler yaşıyor, o kadar İşte Yaşamış bir kadın yaşıyor orada Yitmek, hani durmadan yitmek, ulaşmak bir aşkınlığa Var ya Orada Tek imge kayalardır, işte orada Yaşar hiç konuşmadıklarınız, işte orada Dışa vurmadıklarınız, şimdi orada Her şey hep kayalardır; otlar da böcekler de, sular da Günler de, zamanlar da -Görünen bir zamandır çünkü orada- Bir el yana düşmemiş, kaldı ki birden havada Değilse bir hareket bu, yalnız orada Orada Bir ayak boyu yerde, bir kadın Bırakılmış gibi yıllarca Tanrım ona bir salıncak! Taş kesilmesin diye taş Donakalmasın diye boşlukta. Hani o balıkçılla yarışan çaylağa Kırpışan gözleriyle bakan gemici Gibi Baksın o da görmeden Ne çıkar ustaymış, erginmiş uzağı görmekte gözleri. Tanrım size bir salıncak! |
|
|