1 gün önce | #1 |
Çevrimiçi
~ Www.ircforumda.net ~ |
Aşk ve Ayrılık
İçim karanlık bir gündü....Bedenim soğuktu, seni gördüğüm zaman. Tam o gün çıkmıştın karşıma. Göz göze geldiğimiz o anda, sana tuhaf bir şeyler olmuştu. Bakışların bana bir şey söyler gibiydi. Bir resme bakar gibi seyir ediyordun beni. Gözlerin nemli, yorgundun sanki. Kaç bin gün oldu bilmem, lakin bakışların hala düşlerimde. O gün güneş değil, gözlerin gülümsemişti gözlerime..
Davetsiz misafir olarak geldin. Hatırlarsın ziyaretinin nedenini. Daha sonra gittin. Oysa gitmeni hiç istememiştim. İçimde bir korku, ya bir daha dönmezse. Giderken yüreğimi verdin ateşe. O gün Tanrının bana bahşettiği lütuftun. Dönmeyeceksin diye gönlüm muzdarip, avuçlarım acık, içimde dua, nemli düşlerimde dönüşünün sevinci “ya dönmese” nasıl bir daha bulurum...! bulamazsam nasıl unuturum O günden sonra, tutsak bırakmıştın sevgine.Günler sonra bir daha geldin. İşte o gün masum bakışlarınla, sevgi dolu yüreğime sığınıp, yer edindin. Bu aşkın sonsuza kadar süreceğine hiç bitmeyeceğine inanmıştım. Seni görebilme sevinciyle binlerce uykusuz gecelerin sabahında, erken doğan güneşe tebessüm ettim. Yüreğimi ürperten heyecanla, dileklerin en güzelini, ikimiz için diledim. Ne bitmez bir özlemdi. Ne ulaşılmaz bir aşktı. Şimdi pişmanlık duygusu içinde ümidin tükendiği, hayattan koptuğum yerdeyim. Yanımda olmadığın zamanlarda bile, bir bilseydin seni ne kadar sevdiğimi, “seni seviyorum” dediğimi. Şimdiyse her şey buraya kadar denilen sona geldim. Ayrılmalıyım diyerek, senden uzaklaşmayı ve geçmişimden kurtulmayı çok istedim. Ayrılığın dediği bilinmezlere ulaşmak için başka kıtalara kaç kez gittiğimi sen bilirsin. Birkaç gün göremesem, her şeyi unutabileceğimi sanıyordum. Her defasında hayatımda yokmuşsun gibi farz ettim. Sandığım gibi olmadı. Yokluğunda her günüm, diğer günümden daha zor geçti. Ve sensizliğimi şu sözlerle dile getirmiştim.”Ben Gurbette, ruhum sürgünde,gönlüm sılada.Yalnızlığımı yazmaktan başka ne anlatayım sana.Bir son bahar günü bir başıma,Volga nehri kenarında.Umutsuzluk akıyor, gizli akan göz yaşlarımda. Bu mavi nehir kenarında her şey bir başka. Strolka parkında her yer marina ve nataşa, Saçları rengarenk, kıvır kıvır bırakmışlar rüzgara, İnan bana kapılmadım şehvet dolu çekici bakışlarına.Yaşanan bu yalnızlıktan sonra, her defasında içimdeki ayrılığın acısıyla, sadakatimle döndüm sana. Anladım ki aşkınla acı çekerek, sana katlanmaktı. dahası vaz geçilmez kaderimdin. Kopabilmenin, bu kadar zor olduğunu doğrusu bilemedim. Ayrılığın ağırlığını vurdun sırtıma. İhanettin acısı içinde, süresiz sürgün etmiştin sevgisizliğine. Hapsettin yalnızlığa. Binlerce gecelerin sessizliğinde, sensizliği yaşarken, bir bilsen kaç kez kaderime isyan ettim. Çünkü masum duygularımla sevdim. Dünyamı değiştiren, yeni bir yaşamla buluşturan sendin.Sen benim için her şeydin. Hayattaki varlığımı, sevginin güzellikleriyle tanıdım.. Buna mukabil sevgimizi yüzlerce şiirde dile getirdim. Çünkü seni ölümüne sevdim... Hatırlamanı istiyorum. Sevgi dolu bir dünyada özgürce yaşaman için ve sana bir zarar gelmesin diye, kaç kez kendimi feda ettim. Senin dünyanda, bir kahramandım. Sende hayatında iki kez yaşamın kıyısına gittin. Sen sancılı yaşarken, ben acıların için can çekiştim. Vefasız bir dünyada seninle birlikte adım attık bu beraberliğe.Günler, aylar,derken nice yıllar kaldı geride. Kavga ile başlayan, barışla biten inanılmaz güzellikler yaşadık birlikte. Önceleri sever gibi görünüp, inandırdın büyülü sözlerine. Sonraları; zehir zemberek dilinden dökülen her sözün, kırık cam gibi saplanıyordu kalbime. Sevgimi kirleterek,İnanılmaz acılar yaşattın, yorgun yüreğime... Oysa kötü günlerinde hep seninleydim. Allah’tan geleni benden bildin. Her şeyin sorumlusu sensin dedin. Kadir kıymet bilemedin. Bense sana değil sevgime boyun eğdim. Çünkü seni çok sevdim. Şeker yemeyen, Tat’tan anlamaz, Sevgi tatmayan yürek, ne bu aşkın güzelliğine, nede acısına katlanamaz... Ölmeden önce, bir gün yüzleşirsem seninle bilmelisin ki acı çeken yüreğim, o gün gelecek dile. Diyecek ki ” ey sevgili sen değ ilmiydin” uğrunda bir ömür tükettiğim, sen değilmiydin ölümüne sevdiğim. Peki sen ne yapacaksın. Kendi yalanlarınla masum duygularımla alay etmenin pişmanlığı içinde belki de af dileyeceksin. Her defasında hayal kırıklığına uğrattığın bu gönül seni af edecek mi? Ben ölmeden, bu aşk bitmez diyordum. Bağlılık duygumla, sevgini ruhumda sonsuza kadar yaşatmak istiyordum. İmkansız değildi bu isteklerim. İstediğim sen de olmayan şey değildi. Sevgiydi onu da çok gördün. Aşkın güzel duygularıyla keşfedildiğini gördün. Sevgimin asaleti ile güzelleştin. Verdiğim değerle öylesine şımardın ki, her geçen gün biraz daha asileştin. Oysa yaşadığımız sıradan bir ilişki değildi. Basit hiç değildi. Sevgi, saygı, dostluk ve güven vardı. Bu ilişki hayattaki varlığımıza anlam katarak, yaşamımızı güzelleştirmişti. Bir yazgıydı, bir fanteziyi yaşama isteği değildi. Peki, elimde olmadan hayatımı alt üst eden bu aşkın sırrı neydi? Her geçen gün bu aşka biraz daha acı ve nefret karışıyordu. Seni sevmenin pişmanlık duygusu yüreğimi sıkıştıyordu. Yozlaşan bu dünyada içimde aşka yer yoktu. İnsanların sıradan bildiği, yüreğimdeki sevgiyle kenara itildiğimi, dışlandığımı ve hatta aşağılandığımı düşünerek, hayatımı ıskalayan bu aşk yüzünden, kendimden iğrenir oldum. Seninle alışkanlığa dönüşen sevgi yaşamadım. Sensiz yaşamayacağımı bildiğimden sana alıştım. Belki layık değildim sevilmeye, belki de sen inanmadın sevgime... Şimdi, yalnızlığın korkusu içinde sensizliğin soluğunu çekiyorum içime. Birlikte yaşamak istediğim gelecek günlerin hayalini kurmaktan, geceler küsmüştü uykularıma... Keşke seni düşünmektense zincir vurabilseydim seven yüreğime. Şimdi ise Utanç duyar oldum, acınır duruma düşünmekten. Her şey çok güzel başlamıştı. Seninle birlikte hayal ettiğim yaşamı, mavi düşlerimle süslemiştim.Seni gönlüme eş olarak değil, vaz geçilmez dost olarak seçmiştim. Sevgi saygı ve ahde vefayla, yaşatmak istediğim günlerin anlam ve anılarını paylaşmak istemiştim. Uzaktan uzağa görmeden, özleminle yaşamayı öğrenmiştim. Şimdi, ikimizde anlamsız yaşıyoruz. Ne senin benden sonra hayattan bir beklentin, nede benim senden sonra bir sevdam olamaz. -Biliyordum, Bir gün bırakıp gideceğini, Duygularımı anlatmak için, artık sarılmıyorum kağıda kaleme, Yaşadığım acıyı dile getirmek için sözcükler kifayetsiz. Nokta, virgül, ünlem her şey yetersiz. Acı veren heceler, anlamsız kelimeler dolanmış dilime, aşktan yana yüreğimin acısıyla acıyorum halime. Sensizliğin soluğuyla kapılıyorum, ölüm isteğine... Bazen garip duygular içinde dalıyorum geçmişimize. “Sen olmasan ne yaparım” dediğin o günler geliyor gözlerimin önüne. Oysa, hayatımda insanların en iyisi, kainatın en güzeliydin..Son zamanlarda, sevgimi küçümseyen bakışların, inanılmaz acılar veriyordu bedenime. Sevgim yüreğinden uzaklaşıyordu.Sana olan kırgınlığım ne sevinç nede heyecan bırakmıştı duygularımda. Bezdirdin hayata. Gözlerim alışmışken yokluğuna, birde özlemin olmasa.. Özleyince gözler ağlar ya... Kim bilebilir bundan sonrasını. Yüreğime yüz çevirdiğin bu günlerde, nasıldır! Ne yapıyor diye hiç merak ettin mi? . Kendi payına düşen hatalarınla hiç yüzleştin mi? Canını yaktım, yüreğini incittim. Pişmanlık duygusu içinde; “ keşke bunlar hiç olmasaydı” diye hiç düşündün mü? İçimde sevgin, sensiz hasretinle yaşadım yıllarca. Sana dair İçimdeki umut bir mum ışığı kadar ışık vermiyordu dünyama. Öfke ve nefretle geçen bir ömürle, geldim bu günlere. Yorgun ve bitkin bedenimle eski gücü görebilseydim kendimde. Dönmek isterdim seni tanıdığım o ilk güne. İçimde saklı son sözümü söyleyebilseydim yüzüne... Yüreğim hep acılar içinde sızıp durdu.Geceleri bırakmıyordun gözlerime girsin uyku. Uyumak istiyorum diye kızıyordum gönlüme... Dinlemiyordu, feryat ediyordu, dilim varmıyordu küfre, isyanım dönüşüyordu öfkeye, sesim yükseliyordu göğe, Tanrının sopası yok ki, gazabı varken hacet kalmıyordu söze, diyerek çaresizlik içinde acınır olurdum halime... Ya sen. Kim bilir hangi özlemin hayalleriyle renk katıyordun gecelerine. Karanlıkların çöktüğü saatlerde ayrılığın hüznü çökerdi içime. her ayrılığın akşamında suskun geceler beklerdi nöbete. Buzdan örülen dört duvar arasında yalnızlık uğultuları çınlardı kulaklarımda. Gecenin siyahında hayaller kurarak seninle yaşardım. Her gün terk edileceğimin korkusunu hissediyordum soluğumda...Sana değil, seni karşıma çıkaran kaderime küskündüm. İnandığım aşkın ihanetine uğradığım için üzgündüm. İşkence çekerek kendime acı çektirmek istemedim. Sense acı çekerek mutlu oluyorsun derdin. Hayattaki varlığımla yetin demekten başka ne verdin? Sevgiyle, mutlu olmayı bilemedin. Umut yerine, acılarıma sarılırdım. Bedenimi buruşturan göz yaşlarıyla kapanırdım yastığıma.Bir sağa, bir sola dönerdim. Bir yanım hep seninleydi. Sol yanımdaki acılarım ve yalnızlığımdan başka bir şey olmazdı odamda. Deliler misali konuşurdum odamın duvarlarıyla. Kendime küs, yas tutardım yalnızlığıma. “Sensiz geceler” şiiri sensizliği anlatıyordu. Sen hiç okudun mu? . Okumadıysan kaç bin kişinin okuduğunu duydun mu? Her gece yeniden bir umut içinde hayaller kurarak sabahı beklerken,Bedenim yorgun ve uygulu, ruhumda sensizliğin soğuğu, birde özlemin kokusu... Şafağa yakın zamanlarda, yükselen ezan sesleriyle birlikte dirilerek, dileklerimi iletirdim semalara. Umutlarımı hep ertelerdim, yarınlara. Değişen bir şey olmazdı yaşamımda. Dileklerimin kabul olmayınca, affedilmez günahların ağırlığını, hissediyordum omuzlarında. Birde bilebilsen kaç kez uzun yürüyüşlere çıktım seninle. Ellerinden tutar, alırdım avucumun içine, sıcaklığını his ederdim içimde. Oysa sen hiç yanımda olmadın. Düşünmekten yorulunca, yalnızlığıma sığınarak, bir umut içinde, beklerdim güneşin doğuşunu. Farklı bir duygu, güzel bir heyecan, büyülü bir sevinçle, beklerdim seni görme anını. Sana göre, her şey bir gönül oyunuydu, belki de aşkın kanunuydu... Rolün de tam sana göreydi... Güzel bir oyuncuydun... Bir eksiğin vardı, sadece acı çekmek nedir, bilemedin... Aşk bir bakıştı,Yüce bir değerdi. “Seni seviyorum” diyerek şömine önünde, şamdan ışıkları dibinde, postun üzerine uzanarak, kırmızı şarap içip, sevişerek aşk naraları atmak değildi.” Seni seviyorum” diyecek kadar, basit bir söylem değildi. Sahte günü birlik veya bir manşete konu magazin aşklardan biride değildi. Aşkların sınıfsal değerleri farklıydı. Seninle yaşadığım daha bir başkaydı.Bir insanı sevmek bu kadar zor olmamalıydı.Sevgi acısı sevenin yüreğini böylesine yakmamalıydı. Kaderimi bilinmeyen bir kalem yazmıştı. Hiç ama hiç acımamıştı. Birlikte uzun yıllar, bıkmadan usanmadan sevgimizi sığdıramıyorduk aşkı yaşayan yüreğimize. Çeyrek bir ömür seninle su gibi akıp gitti. Kayıp geçen sadece zaman değildi, heba olan yıllarda değildi, kaybettiklerimin ardından, sende gittin... Hatırla gittiğin günü... Hiç ardına bakmadan, güneşli bir günün akşamında, bir başına bıraktın, senden kalan enkaz altında. Yüreğimin senden koptuğu o günlerde, seninle olmaz dediğimde, sevinçlerini yitirişini, sevgimle yaşanan bir hayatın bitişini, ince dudaklarının titreyişiyle şöyle diyordun. Senden başka kimim var, Sen olmasan ne yaparım. Nereye giderim... Yüzündeki masumiyetine kanacak kadar sevdim. İmkansızı istemedim. Belki de yüreğimiz yoktu, bu aşkı özgürce yaşamaya. Şimdi ayrılık girdi aramıza, itiraf etmeliyim kabullenmek zor olsa da, ne senden kurtulabildim, ne sevgini yüreğimden atabildim. kaderimdir diyerek razı oldum sensiz yaşamaya. Gönlüm sevdi diye bu kadar takmışken kafama, bir daha nasıl sevgimle döner sana. Sevgi aynı kalbi paylaşmak değil midi? Sevgi yüreğinin sesini dinlemek değil miydi? Sevgi unutmak mıydı, ayrılık mıydı? Acı çekmek miydi? Yoksa imkansızlık mıydı? Yada gerçekten sevgi uğruna ölmek miydi? Peki şimdi sen söyle, bir bedende iki can nasıl ölür. |
|
|