24.Haziran.2023 | #1 |
Çevrimiçi
~Sadness~ |
Mayasız Korkular....
Korkusuz bir gece geçirmek ümidiyle;
Korku, sadece korku... Nedir bu korku? Neden korkarız? Neden kimileri köpekten korkarken, kimileri kediden tavşandan korkar? Neden kimilerimiz sevmekten korkarken, kimilerimiz devamlı aşık olur, sever... Korkmak... Sadece korkmak. Aşktan korkmak... O muazzam duygunun, sıcaklığın, mutluluğun, hep beraber sevginin bir anda korkulacak hale gelmesi. Belki sonuçlarından dolayıdır, kim bilebilir ki? Aşkın tattırdığı o duygu belki de korkutan,seni seviyorum dedirtmeyen... Korkarsın.... Durmadan düşünür, düşünür, düşünür ve ağlarsın. Korkarsın!!! Herşeyin başında korku mu var acaba? Korkarken babayiğitlik, cesaret hiç olmaz mı içimizde? Düşe kalka, kaça kaça, ezilerek, ağlayarak, acı çekerek, sürünerek korkarken, yani tam da ihtiyacımız olduğu sırada nereye kaybolur, nereye yok olur cesaretimiz? Nasıl cesur olmayı öğreniriz ki biz? Ya da kim öğretir? Birike birike korkular cesaret mi olur acaba? Korku küpünün içine bir parça cesaret mayası... evet evet, o koskoca dipsiz kuyunun içine birazcık cesaret mayası gerek herhalde. Birazcık cesaret mayası ile herşeyden korkusuzca korkabilir insan.. Senden, ondan, bizden, herşeyden... Kuşlardan bile hatta kedilerden, köpeklerden... Siyahtan ve beyazdan... Herşeyden! Korkunun kendisinden bile korkabilir insan o cesaret mayasıyla. Korkabilir çünkü öğrenir insan... Ama cesaret mayasız??... Hayatımızı sarıp sarmalayan korkuların iyi ve kötüleri, her türlüsü... Cesaretin de... Onun da iyisi var, onun da kötüsü.. Onun da siyahı, onun da beyazı... İşte farkettiğimiz zaman bunları o zaman daha iyi bileceğiz ne zaman korkarız, ne zaman cesur oluruz.. Durmadan, usanmadan akıp giden zamanın içerisinde, aynı zaman gibi durmadan yaşlanan bedenimiz öğrenecek bu gerçekleri... Ne kadar kaçarsam kaçayım, hiç bir zaman durduramayacağım akan zamanla, başlayacak korkular usul usul cesaret olmaya. Ondan kaçamam. Çünkü o hep benimle... Kimileri der ya hani 'Korktuğun için korkarsın' ya da 'Korkular hep seni takip eder, o senin arkandadır' HAH!!! Koca bi yalan... Ben ne kadar kaçarsam kaçayım korku benim içimde. Her gittiğim yere onu beraberim de götürüyorum.. Nereye gidersem gideyim onu yanımda taşıyorum. Onunla beraber yemek yiyor, onunla beraber yatıyorum. Ağlıyorum, düşünüyor, sigara içiyorum. Hep onunla beraber...Onunla beraber aşık oluyorum, onunla beraber içiyorum... Hep, hep... Ondan kaçmanın hiçbir yolu yok... Korkuyu bana hayat vermiş. Hayat alacak! Onun içinde korkudan kaçmaya hiç ama hiiç gerek yok. Onun üstüne gitmeliyim. Onu yok edene kadar üstünü,üstüne... O kollarını açmış ve beni bekliyor... Korkunun ellerine bırakmamalı, sahip olmalıyım kendime. Her zaman. Bir gün mutlaka yok edeceğim biliyorum. Ama hepimiz kendi içimizde. Ne bir başkası ne de sen.. Sadece kendin yok edeceksin.. Yok edeceksin yok... Sindireceksin ya da kıstıracaksın demiyorum. Yok edeceksin diyorum işte YOK!!! Zartla zurtla kimse korkuyu sindiremez. Gösteriş yapar anca işte. Cesur olursun ama o cesurluk da korkudur. Kılık değiştirmiş korkunun ta kendisi hem de. Ben böyle bir korkuyu cesarete yeğ tutarım. Dediğim gibi herbirşeyden korkabilirim şimdi ben. Cesaret mayan varsa tabii, sen de. Martılardan bile, hatta serçeden ve en ufak böceklerden... Bir gün cesaret olacaktır elbet korkular... Ama, sırayla... Onun da var bir günü. Önce Pazartesi sonra da Salı değil mi? Ya da önce gelir Cuma ardından da Cumartesi... Onun da sırası ve zamanı var. Acılar gibi... Acılar birikir sevinç olur. Korkular gibi işte. Kork! Sahte cesaret gösterilerinin yerine kork. Kandırma kendini kork... Yalnızca kork!!! Tek başına kork, yalnızken kork ; arkadaşlarınla kork. Sokakta yalnız başına yürürken ya da kalabalık içerisinde kaybolmuşken kork. Ama cesaret mayanla. Sevmekten, aşık olmaktan kork ama cesaret mayanla... Yalnızlıktan kork, ama o duygu var ya hani bir yanında boşluk duygusu... Yalnızlığın tek başınalığın taşınmaz acılarıyla dolu olduğunda hissettiklerin. Bahar bizlere, paylaşılması gereken sevinçler, coşkular yaratırken, senin, ezikliğin bataklığında kıvranmaların... Renk renk balonlu çocukların coşkuları, sevinçleri ve senin nefretin, senin korkuların! Acaba sevgiyle-nefret, ya da acı ve sevinç de, korku - cesaret gibi birbirinin ayrılmaz, birbirlerine can veren duyguları mı? Dünya dönüyor; hiç durmuyor ki, dönüyor, dönüyor ve değişiyor. Saniyeler dakikaları doğuruyor. Dakikalar da saatleri, günleri... Günler günleri doğuruyor. Aylar ayları. Mayıs karnında taşıyor haziranı. Haziran doğuracak temmuzu. Bahar yazı, yaz da güzü, işte bu duygular da bizi doğuracak. Başka yolu yok ki... Bu duygular içimizi kemirmeli, bize acı çektirmeli. Öldürmeli belki... daha çok yutmak için... bu duygular bizi doğuracak.. kork... kork... kork... Akşamları bilirsin gökyüzü nasıl da kıpkırmızı olur gün batarken... İnsanlar evlerine dönerlerken özlem olur. Martı kanatlarında acı bir sevinç, sıkıntı da umut. Acaba umut da umutsuzluğun bir ucu mu? Acı-nefret , acı-sevgi , korku-cesaret ve de umut umutsuzluk... Umut umutsuzluğun hoş kokulu masmavi bir çiçeği bence, durmadan açan ve solmayan kişiliği oluşturan, ince etkili ürün veren bir dokusu... Tabii kimi zaman da umutlar umutsuzluk!!! Korkusuz bir gece dileğiyle ; ama sadece zamanı gelmişlere... |
|
|