23.Haziran.2023 | #1 |
Çevrimiçi
~Sadness~ |
Ümitsiz Genç Kız...
Yine bir cumartesi dostlar meclisindeyiz. Ara sıra gelmeyen arkadaşım o gün geleceğine söz vermişti. Evet, ara sıra gelmeyen diyorum tersini söylesem ‘’haaaticeee neeee’ diye bağıracak neyse… Tam da ümidi kesmişken çıkmaya yakın gelmez mi? İyi ki de geldi. Ve iyi ki de uzatmışım yolumu… O gelince yolumu uzatırım. Evet, o gün yolumu uzatmam bir takım gelişmelere sebep oldu.
Tam karşıya geçecekken ‘bakar mısınız saat kaç ‘ dedi. Yüz ifadesine bakınca saati öylesine sorduğunu anlamak hiç de zor değildi. Sormadan başladı söylenmeye ‘ne pis insanlar var ya!’ arkasına bakıp söyleniyordu. Herhalde sapığın biri musallat olduğunu düşünerek ‘merak etme ben varken sana bir şey yapamazlar ‘dedim. Boşuna havamı atmışım. Pazarda domates aldığı adam ‘ne güzelsin demiş’ kızcağız daha etkisinde ve ürkek bir tavır takınmış. Aslında alışmalıymış. Çünkü hayatını anlatınca ‘alışmalıydı’ diyesi geliyor insanın… Neyse artık yol arkadaşı olmuştuk. Maşallah kız hangi kadın programına gitse anında alınır. Tevekkül hakikatini bilmeyen insanlar için gerçekten zor… Asrımızın hastalığı da iman zaafı değil mi zaten kızı o hale getirenler iman zaafından yapıyorlar. Onların deyimince ’Allahın vurduğuna sizde vurun’ demişler ve vicdansızca böyle insanlar vurmuşlar. Ve yine iman zaafından mazlumlar da isyan etmişler. Ve suç sucu doğurmuş. İçtimai keşmekeşler almış başını gidiyor. Evet, program başlıyor.’Mutlu musun’ dedim. Cevabını biliyordum zaten ‘hayır bazen diyorum ki ben niye bu dünyaya geldim. Elimde ise mutluluk konusunu işleyen bir dergi var. Babam mart sayısını almış şubatı almamıştı iyikide almamıştı. Ben ve arkadaşım çıkışta gidip almıştık. Oraya da gitmeseydim. Karşılaşmayacaktık. Vee aslında biraz meraklandırayım… Evet, program devam ediyor.’Babam yok maddi durumumuz iyi değil okuyamadım. Çalışmak zorundaydım. Çalıştım. Ama patron kötü gözle bakıyordu burada çalış çok para veririm diyordu. İşten çıktım’ Böyle insanlar el vermek gerekirken tekme atma atmak niye soruyorum size niye… Hikâye devam ediyor. O kızın yüz ifadesini görmelisiniz çok kederli bakıyor. Her şeyi boş görüyor. Asıl beni kahreden bu zaten… Evet, belanın yüzüne gülünce küçüleceğini bilmiyor. Tevekkülsüzlük iman zaafından neşret ediyor. Asrımızın hastalığı da bu değil mi? Evet asrımıza hastalığına göre yazılan kur’an tefsiri risalei nuru okumayan bir genç için yaşamak çok zor olsa gerek… Yol devam ediyor. Yol arkadaşımın sürükleyici hikâyesi de evet okuldan işe, işten eve, sürünen evet sürünen diyorum çünkü zalim insanlar onu sürmüşler. Musibetin gerçek yüzünü bilmeyen için zor oluyor. Hayatta her şey hayırdır. Ya neticesi itibariyle ya bizzat hayırdır. İşte bu hakikati anlamayan körpecik zihinler intihar ediyor. Ve yahut ta… Baba deyip jiletliyorlar. Sonra ufaktan sigarayla başlayıp esrarla bitiriyorlar hayatlarını… Elimdeki dergiyi ara sıra bakıyor dikkat çekmek istiyordum.’Bak’ dedim. ‘Tesadüfe inanır mısın?’ zavallı tevafuk ile karıştırıp ‘evet’ demişti. Tabii bende ‘hayır’ dedim. ‘bak ben seni görmeseydim konuşamayacaktım.’o arada dergiyi karıştırırken karşıma bir vecize çıktı’Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız. Ve feraizle zinetlendiriniz. Ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz ‘gösterdim. Ve başta düşünüp de nefsimin pek yanaşmadığı dergiyi uzattım. Önce almak istemedi sonra samimi olduğumu görünce aldı.’bende müslüm babanın kasetini almıştım açıyorum aklıma dertlerim geliyor…’ ve isyan çığlıkları. Bu yüzden yetimane müzik dinlemek haram yaaa. Evet, haram olduğunu anlattım. Aslında pek de takacağını sanmıyordum.’bana boşuna beş milyonumu verdim’ demez mi? Belki çoğunuz sende inandın mı diyeceksiniz. Hayır, hayır o gözler yalan atmaz. Yıların bıraktığı keder çizgileri artık yoktu. Gözlerinin içi gülüyordu. Ve arada bana ‘ne kadar iyisin’ demez mi? Tabii bu arada nefis şahlanıyor. Evet, kıza hiç merhamet eli uzanmadığı için bana bile iyi demişti. Bu arada size iki tevafuku anlatacağım. Hani veee demiştim ya anladınız. Dergi kıza nasip oldu. Diğer tevafuk ise ertesi gün seminerim vardı. Konum iki dünya saadetiydi. Taze bilgilerimi de ona sunmuş oldum. Seminerde anlatacaktım ama unuttum. Evet, ben bana farz olan bir şeyi yaptım. Bu zamanda farzı ortada işlemek daha efdal olduğundan böyle şeyleri anlatmayı sevmediğime rağmen anlatıyorum. Ve ayrılık vakti geliyor on beş dakikalık arkadaşımdan veda ediyorum. İstersen ‘beni bulabilirsin’ diyorum. Ama sanki hala üzerinde bir ürkeklik var. Fazla üstüne gitmiyor. Fakat iyi yerlere gitmesi için adres vermeye çalışıyorum. Ve ayrılıyoruz. Yaptığım şeyin mutluluğuyla büyük bir sevinçle evimize giden yokuşlardan iniyor. Ama her inişte bir yükseliş hissediyorum. Ve o psikolojiyle ve ameliyatlı ağzımla seminere doğru daha doğrusu saadete doğru kendimi uçar gibi hissediyorum. Anlatmayacağım dediğim hikâyeyi anında ablama anlatıyor ve biraz daha seviniyorum. Daha bu dünyadayken aldığım lezzet beni o kadar Mesut ediyor ki anlatamam. Evet, iman iki dünya saadetine vesile olduğuna bir kez daha kanaat getirdim. Ve bu heyecanla seminer anlattım on dakika gibi gelen seminer elli dakika sürmüştü… |
|
|