01.Eylül.2022 | #1 |
Çevrimiçi
~ Www.ircforumda.net ~ |
Şeker Bağımlılığı
Ne derecede şeker bağımlılığı yaşıyoruz? Diyelim ki mutfakta koca bir kutu çikolata var. Bir parça alsanız ne olacak? Tadına bakmak için ufak bir parça aldınız ve içeri gittiniz. Bir dakika içinde elinizdeki çikolata bitti fakat aklınızda çikolata yemeye devam ediyorsunuz. Tekrar mutfağa gittiniz ve bir parça daha aldınız. Bu son… Bir dakika içinde ikinci parça da bitti. Aslında bu seferlik bir kutu yeseniz de bir şey olmaz. Sonunda bir kutu bittiğinde ancak rahatlamış oluruz.
Bu bir kontrolü kaybetme örneğidir. Ancak maalesef çoğumuzun başına belki de her gün gelir. Bilim dünyasında şekerin bağımlılık yapıcı özelliği olup olmadığı hala tartışılsa da aslında etkileri diğer bağımlılık yapıcı uyaranlara çok benzemektedir. Şeker yediğimizde kan dolaşımında dopamin yayılır ve dopamin beynin ödül merkezini harekete geçirerek haz alma hissi verir. Bu durum daha fazla şeker yemek istememize sebep olur. Bir süre sonra vücudumuzun şekere tolerans göstermesi sonucu aynı dopamin seviyesinin sağlanması için daha da fazla şeker tüketmemiz gerekir. Ve bırakmak gittikçe zorlaşır. Aşırı alkol tüketimi ve uyuşturucu alımında da belirtiler aynı şekilde gerçekleşir. Hatta kokain bağımlısı sıçanlarla yapılan bir çalışmada sıçanların çoğunlukla krema dolgulu bisküviyi kokaine tercih ettiği görülmüştür. Ancak ödül merkezi aslında bağımlılık yapıcı diyemeyeceğimiz uyaranlarla da harekete geçirilebilir. Dürtüsel olarak yapılan alışveriş, yağlı yiyecekler yemek ve yüksek egzersiz gibi… Bu yüzden bazı bilim insanları şekerle olan ilişkimizi bağımlılıktan çok bir davranış bozukluğu olarak adlandırır. Ancak aslında önemli olan bu durumun ismi değil, vücudumuzdaki etkileridir. Eğer şekeri arzuluyorsanız, yemeniz gerekenden çok daha fazla yiyorsanız ve yukarıda verilen çikolata örneği başınıza sık sık geliyorsa şekerle sağlıksız bir ilişki içindesiniz demektir. Aynı gerçek bir bağımlılıkta olduğu gibi… İşlenmiş şeker yediğimizde bu şeker kan dolaşımımızda diğer yiyeceklerden çok daha hızlı yayılır. Bu da kan glikoz seviyesinin yükselmesine sebep olur. Bu durumda vücudumuz şekeri kan dolaşımından uzaklaştırmak için insülin hormonunu yayar. İnsülin hormonu şekerin yağ olarak depolanmasına sebep olur. Yükselen kan glikoz düzeyi tekrar eski haline dönse de vücut şekerin verdiği aşırı enerjiyi devam ettirebilmek için daha fazla şeker ister. Yani bu durum kısır bir döngü olarak gerçekleşir. Aşırı şeker tüketimi aynı zamanda “leptin direnci” oluşmasını tetikler. Leptin, yağ hücrelerinde üretilen ve beyne doyduğunuzu söyleyen hormondur. Aşırı şeker tüketimi sonucunda yağ hücrelerinde şeker depolanmışsa bu durum yağ hücrelerinden çok daha fazla leptin salınmasına sebep olur. Ve sonuç olarak beyin leptin hormonunu dikkate almayı bırakır. Bu nedenle doyduğunuzu anlayamaz ve daha fazla gıda tüketmeye devam edersiniz. Şeker gibi bağımlılık belirtileri veren ve zararlı olduğu bilinen bir gıdanın tüketiminin bu kadar artması, aslında hayvansal yağların karalanmış olmasına bağlanabilir. Gıdalarımızdaki yağ azaltıldığında lezzeti sağlamak için yerine çok daha zararlı bir gıda olan şeker eklendi ve bugün yaşanan diyabet ve obezite gibi hastalıklara kapı açıldı. Şimdi ise üzerimize düşen şeker tüketimimizi mümkün olduğunca azaltmak olacaktır. Ve tabii ki gelecek nesiller için çocuklarımıza daha birkaç aylıkken kendi ellerimizle yedirdiğimiz zehir olan bebe bisküvilerini vermekten vazgeçmek |
|
|