Bir zamanlar fakir bir terzi ve üç oğlu varmış. Terzi bir gün çocuklarının artık işe girme zamanının geldiğini düşünüp her birini çırak olarak yetişmek üzere göndermiş.

En büyük oğlu mobilyacının yanında çırak olarak işe girmiş. Ustasından mobilya yapmanın inceliklerine kadar öğrenip eve gitme zamanı gelmiş. Eve giderken ustası tarafından sihirli bir masa ile ödüllendirilmiş.Bu masaya “Masa kurulsun” diye seslenince masa birbirinden lezzetli yemeklerle donatılmış.

Büyük oğul, bu duruma çok mutlu olmuş. Artık babasının bir daha yemek için endişelenmeye gerek olmayacağını düşünüp sevinçle yola çıkmış.Eve giderken bir hanın içine girip yemek istemiş. Hancı yemesi için hiç yemek kalmadığını söylemiş. İşte tam bu sırada en büyük oğlun aklına sihirli masası gelmiş. Yere koyup “Masa kurulsun” diye seslenmiş. Bir anda masada en lezzetli yemekler belirmiş. Hancı olanları şaşkınlıkla izlemiş. Çocuk gece olunca uykuya dalıp, sabah erkenden masasını da alıp yola çıkmış. Sonunda babasının yanına gelip bir zanaat sahibi olduğunu ve sihirli bir masa getirdiğini söylemiş. Babası merakla olacakları beklemiş.

Çocuk “Masa kurulsun diye seslenmiş ama hiçbir şey olmamış. Çocuk tekrar tekrar söylemiş ama sonuç değişmemiş. Çocuk ne olup bittiğini anlamamış.

İkinci çocukta değirmencinin yanında çırak olarak eğitilmiş. Çıraklığı bitince o da ustası tarafından sihirli bir eşekle ödüllendirilmiş. Bu eşeğe “Eşek esnesin” diye seslenince ağzından altınlar dökülüyormuş.

Çocuk babasının bir daha çalışmak zorunda kalmayacağına sevinerek evine doğru yola çıkmış.

Eve giderken abisinin uğradığı hana o da uğramış. Uyumak için bir oda istemiş. Hancı uyuması için önce para vermesi gerektiğini söylediğinde, ikinci oğul eşeğe “Eşek esnesin” diye seslenmiş. Böylece eşeğin ağzından altınlar dökülmüş. Hancı gözlerine inanamamış. Ertesi gün oğul, eşeğini de alıp babasının yanına gitmiş. Oda eve geldiğinde eşeğin altın vermediğini görünce çaresiz kalmış.

Üçüncü oğul ise bir marangoz yanında çırakmış. Diğer kardeşlerinden, başına gelenleri anlatan bir mektup almış. Ustası kardeşlerinin dolandırıldığı anlayıp öğrencisine sihirli bir sopa vermiş. Bu sopaya “Sopa çalışsın” diye seslenildiğinde hak edene iyi bir dayak atarmış.

Böylece üçüncü oğul, kardeşlerinin başına kötü işler getiren hancının hanına gitmiş. Hancıdan uyumak için yer ve yemek istemiş ve sonra onu takip etmiş. Hancı mutfakta masaya seslenip lezzetli yemekler hazırlamış. Az sonrada eşeğin sesi duyulmuş. Hancı geri döndüğünde üçüncü oğul ona sihirli bir şeyi olduğunu göstermek istediğini söylemiş. Hancının gözleri parlamış. Çocuk” Sopa çalışsın” diye seslenmiş. Hancı bir mucize beklerken, daha önce yemediği kadar büyük dayağı yemeye başlamış.

Üçüncü oğul hancıya kardeşlerinden çaldığı masa ve eşeği geri vermesini söylemiş. “Yoksa dayak sonsuza kadar sürer” demiş.

Hancı da çaldıkları şeyleri verip canını zor kurtarmış.

Böylece oğul masa ve eşeği alıp babasının ve kardeşlerinin yanına gitmiş. Babası da bir daha çalışmak zorunda kalmamış ve dördü birlikte ömürlerinin sonuna kadar mutlu yaşamış.