Karanfil Kokulu Sabahlara...
Yakut rengi akşamların asûde misafirleriydik biz bu yorgun şehirde
Kent sürgünlerine alışık olmasakta inatla asılmıştık hayatın omzuna
Ben hayallerimin avcuna kına yakardım toprağa süzülen her cemreyle
Sense hüzünlerinin terlemiş yanını kuruturdun güneşin alnında
Umut kokan nefesim rüzgârın mağrur tenini hoyratça sarmalardı
Ellerinse saçlarımda parıldayan yakamozları yere düşürmekle meşguldü
Eriyen kandilleri ceplerimize doldurup gezerdik zemheri yollarda
Ezan seslerinin buğusuna yazılmış nemli birer harftik biz belkide
Gözlerimizden hüzün yağmurları yağarken öğrenmiştik ıslanmayı
Önden yırtılmış beyaz bir gömleğimiz yoktu ten kafesine giydirdiğimiz
Doğranmış parmakların Yusuf'a bakışlarıda değmedi kara gözlerimize
Kısacası biz bu şehrin çığ altında kalmış esmer gülüşlü cesetleriydik
Bir iğne deliğine sıkıştırılacak kadardı bize biçilen yaşama payesi
Ve sonra çöl ayrılıklarını tattık kanla kurutulmuş iklimlerin ertesinde
Gurbetine destanlar yazılan bir göçün heybâni muhacirleriydik artık
Turuncu gecelerin esareti altında yaşamaya alışmamız gerekiyordu
Bilirsinya bize elzem olan gecenin ruhuna mor kanatlı kelebekler salmaktı
Kabir kokulu gülüşlerin mütebessimliğinede soyunmadık hiçbir zaman
Bu yüzden ağlamayı bilmeyen şehrin yasalarına aykırı düştük ikimizde
Ve bir gece âyinesi belli olmayan yarasa çığlıklarıyla kovulduk bu şehirden
Dedimya biz yakut rengi akşamların asude misafirleriydik bu yorgun şehirde
Misafir ev sahibinden ne gelirse boyun bükermiş diyerek herşeyi kabullendik
Ve gözyaşlarımızı şehre hatıra bırakıp karanfil kokulu sabahlara bilendik..
|